Bilindik bir hikayenin içinde barınan gizler çok etkiledi beni. Bu kadar detay bilmiyordum.
Mihrimah Sultan Kanuni Sultan Süleyman'ın ve Hürrem Sultan'ın kızı.
Adını Sultan baba koyuyor." Mihr ve mah" farsça güneş ve ay demek...
Mihrimah Sultan 17 yaşına geldiğinde iki talibi oluyor, birisi Diyarbakır valisi Rüstem Paşa, diğeri de sarayın baş mimarı Mimar Sinan.
Sultan Süleyman Rüstem Paşa ile evlendiriyor Mihrimah Sultan'ı ama Mimar Sinan da bu arada aşık olmuş oluyor. Ufak bir ayrıntı da şu; Mimar Sinan evli ve 50 yaşında.
Aşkına kavuşamamasına rağmen deliler gibi aşık olduğu Mihrimah Sultan için Kanuni'nin emri ile Üsküdar'da yapılan camide adeta aşkını sanatına yansıtıyor. Etekleri yerleri süpüren bir kadın silüeti gibi yapıyor camiyi. Tarihçiler böyle yorumluyorlar.
Sonra da ilk defa ( burası da önemli bence) padişah fermanı olmadan İstanbul'un en ıssız ama en yüksek tepelerinden birinin üzerine ikinci bir cami inşaatına başlıyor. Her sanatçı gibi aşkını ifade etmesi lazım. Edirnekapı'da yaptığı bu inşaat küçücük bir cami, 38 metre yüksekliğinde bir minaresi var ve bir adet kubbesinin üzerinde ise 161 pencere var ki bu tarihte bu işi yapabilecek bir mimar dünya üzerinde yok diyor tarihçiler.
Bu pencerelerin içeriye aydınlık vermesi planlanmış ve başarıya da ulaşılmış, bu da bazı sanat tarihçilerine göre Mimar Sinan'ın Mihrimah Sultan'ın iç güzelliğini anlatması şeklinde yorumlanıyor. Aslında yapılan eserde iki minare de olabilecekken tek minare yapılması yaşanan yalnızlığı ve hüznü anlatıyor olarak yorumlanıyor bazı tarihçilerce...
Asıl etkileyici kısım bundan sonra başlıyor.
Mimar Sinan'ın gerçekten matematik dehası olduğu su götürmez bir gerçek. Yaptığı eserlerden bunu anlayabiliyoruz şüphesiz.
Mihrimah Sultan için yapılan iki camiye de bir de sır saklamış Mimar Sinan. Aşkını bir gizem içinde yapılandırmış.
Yılın sadece bir günü 21 Mart'ta ( ki bu da Mihrimah Sultan'ın doğum günü), gece ve gündüzün eşit olduğu günde, Edirnekapı ve Üsküdar'daki camiyi birlikte görebileceğiniz bir yere geçip seyretmek lazım bunu net anlamak için.
Edirnekapı'daki caminin minaresi üzerinden güneş batarken Üsküdar'daki caminin minaresi arkasından ay doğuyor. Bu durum karşısında bu tarihte bu hesaplamaların nasıl yapıldığına, nasıl bir zihin muhakemesi olduğuna ve bu güzelliği nasıl düşünerek hesaplamalar yapıldığına inanamıyor insan.
Bu nasıl bir tutkuymuş ve nasıl bir güzellik!
Bazı tarihçilere göre ise bu bahsedilen aşk bir rivayetten öte değil. Eserlerdeki durum ise özel bir durumu ifade etmiyor, zaten Mimar Sinan'ın tüm eserlerinde benzeri hesaplamalar mevcut deniyor.
Hangisi doğru bilinmez ama tüm kitaplarını okuduğum çok sevdiğim edebiyatçı İskender Pala'nın HaberTürk'te yayınlanan bir yazıda şu sözünü okumuştum;
"Eğer Mimar Sinan bir kadına aşık olacak olsa bu kadın Mihrimah Sultan olurdu."
Dönemi ve bu aşkı anlatan Mina Oğuz'un romanını okumalıyım hemen....
Aşka geldim...