10 Ocak 2013 Perşembe

Basketbol bahane Efes şahane...


Geçen yıl oğlumun  "Türkiye Basketbol  Şampiyonası"  dolayısıyla, gerçekten cennet ülkemizin birkaç iline gitme fırsatı yakaladık. Grup maçları için  Denizli, Kayseri, Muğla, Aydın, Samsun'a farklı tarihlerde çocuklarımızla birlikte biz de gittik. 
Bir daha ele geçiremeyeceğimiz müthiş bir deneyimdi ve anılarımızda bitter çikolatanın ağızda bıraktığı tat gibi kaldı.... 
Bu soğuk günde blog resimlerini karıştırırken gördüğüm bu resimleri hemen paylaşmak ve belki de özlemle anmak istedim ne yalan söyleyeyim. 


Basketbol takım oyunu bilirsiniz. Herkesin ayrı ayrı katkısı olur skora. Kimi yüksek sayılara ulaştırır takımı kimi de savunmada veya asistlerde boy gösterir.
Ama takım herşeyin önünde gelir. 
İşte biz bu takımla 4 yıl boyunca, takımın birçoğu ise uzun yıllardır birlikte verdikleri emeklerinin meyvelerini geçen yıl Türkiye 5.liği  ile noktaladılar. 
Noktaladık diyorum çünkü  liseye geçişle birlikte çocuklar  farklı okullara geçiş yaptı ve otomatik olarak ayrıldı.
Keşke birkaç yıl daha beraber oynasalardı diye sayısız konuşmalar yapmışızdır. Şimdi farklı kulvarlarda, farklı illerde ve takımlarda, ama sporun içinde yine bir aradalar. Önemli olan ise anılarında yıllar sonra anlatacakları çok güzel paylaşımların olması. 
Evet Basketbol takım oyunu ama arka kısımdaki muhteşem takımdan da bahsetmek istiyorum. 
Başta  koçları. Baba şefkati ile yaklaştı çocuklara. Bildiklerini güzel sözlerle aktardı. Yeri geldi çok kızdı, yeri geldi başlarını okşadı sevgiyle.  Çocuklarla birlikte eğlendi her şeyden önce...  Küçücük bebelerden kocaman adamlar olmalarına tanıklık etti... 
Evet sporcu yetiştirmek fedakarlık ister. Her gün antremanlar vardır ve akşamın geç saatlerine kadar devam eder, bu saatten sonra gelen çocukların yiyeceklerini kalori hesabı yaparak protein ağırlıklı yemekler ile yapılandırmak için uğraşır anneler. Hep yanında olmanız ve motive etmeniz gerekir. Kaybedilen maçlardan sonra uzun konuşmalar yapıp kaybetmenin de olacağını iyice anlatmanız ve hayata hazırlamanız gerekir ve ya çok başa baş geçen bir mücadeleden sonra kaybeden karşı taraf için empati kurmalarını sağlatmak ve fairplay ruhunu aşılatmak gerekir. Tatillerinizi antremanlara göre planlarsınız. Maç programına göre bir yerlere gidebilirsiniz.Yaz tatillerinde Ağustos'ta herkes tatil yaparken sporcuların kondüsyonlarını korumaları ve her gün 40 derece üstü sıcaklıkta antreman yapmaları gerekir. Akşam saatlerinde soğuk spor salonlarının dışında ıpıslak çıkan çocukları ( onlar çok kızsalar da ) sarıp sarmalamak gerekir. Devamlı çamaşır yıkamanız çocukların da  antreman çantası ile birlikte okul çantasını taşıması gerekir. Saat 9.00 dan sonra bitmiş olan çocuğun ders çalışmasını sağlatmak gerekir. ( Hele ki SBS gibi bir hayati ( !) imtihan varken ) 
Yani gerekir de gerekir. Ama başarı için de tüm bunlar gerekir... Bunları yaparsınız ve bir kere ne çocuklar ne de siz off demezsiniz. 

Anne babalar sadece kendi çocukları için değil diğer çocukları da koruyup kolladılar bu yıllar boyunca. Üşütmesin, hastalanmasın, dikkat etsin, getirilip, götürülsün. Spor salonlarında beklendi saatlerce. Azıcık hastalanan olunca "UMCA" lar verildi. Vitaminler alındı kahvaltıdan sonra tüm çocuklara içirtildi. Arka kısımda annelerin birbiri ile telefonları hiç bitmedi büyük bir maç öncesi. Maç sırasında  neredeyse hatim indirecek kadar dualar da yapıldı. Maçı terse döndürecek totemler yaptı genç anneanneler. Sadece anne babalar değil aile olarak gelindi spor salonlarına. Bayraklar sallandı. Hakemlere yanlış karar verdikleri için kızıldı. Öyle bağırıldı  ve tezahüratlar yapıldı ki, birçok ilde federasyondan bile olumlu tepkiler ve teşekkürler aldık. Hepsi kameralara çekildi ve arşivlendi. 
İşte anne babaları, çocukları gibi spora gönül vermiş kişiler olduğundan tarif edemeyeceğim  ve anlatmakla da bitiremeyeceğim paylaşımlar yaşandı bu yıllarda. Şimdi ise her bir araya gelişte özlemle andığımız anılar olarak sohbetlerimizde yer buluyor. 

Gittiğimiz yerlerde maçların dışında kalan zamanlarda da civarda geziler ile hem yöresel tatları denedik, hem de doğal güzellikleri gördük. Genelde ben kameramanlık görevini üstlenmişken Zeynep'ciğim fotoğraflama konusunda uzmanlığını konuşturdu. Sayısız maç fotoğrafları ile gezi fotoğraflarından, en son Efes'te yaptığımız geziden Zeynep gözüyle  birkaç fotoğrafı paylaşarak güzel birliktelikleri dostlarımla yad etmek istedim.  Umarım ki bu yazıyı okuyacak olan bu takımın üyelerinin yüzlerinde kocaman bir gülümseme yaratabilmişimdir!
Daha güzel günlerde birlikte olmak dileğiyle sevgiyle kalın.




Zeynep'ciğim ne güzel yakalamışsın sincabı...











Bu da kedi sever bana itafen çekildi herhalde !



Meşhur tuvaletler;







Meryem Ana'da Hacı olduk







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

BlogOkulu Gadgets